Kısa kol, uzun düdük ve penaltı!


Attila Gökçe KRİTİK
milliyet.com.tr
 
 


Türkiye’nin en başarılı futbol hakemi Cüneyt Çakır, futbol tarihine geçecek bir penaltı kararı verdi.   
Çaykur Rizespor maçının 65. dakikasında konuk takım Osmanlıspor’un kalesi önündeki hava topu mücadelesinde Çakır oyunu penaltı kararıyla durdurdu. Karar karşısında şaşıran futbolculara da “topun elle kesildiği” işaretini yaptı.  
Oysa topa temas eden tek kişi Osmanlıspor kalecisi Karcemarskas’dı...  
Atış yapıldı ve vicdanları rahatlatacak biçimde Karcemarskas penaltıyı kurtardı.  
Bu pozisyonu tartışanlar, Çakır’ın tecrübeli yardımcısı Bahattin Duran’ın uyarısıyla karar verdiğini öne sürüyor.   
Talihsiz göz yanılgısı elbette olur. Ama iki gözün birden yanılması olağanüstü bir olaydır. Kaldı ki Karcemarskas’ın elini ötekilerden ayırmak çok kolay. Çünkü tüm kaleciler gibi o da eldiven giyiyor.  
Burada küçük bir ayrıntının önemini de vurgulayalım: Öğrendiğime göre Bahattin Duran, tüm oyuncular gibi kaleci kazağının da kısa olduğundan tuzağa düşmüş. Çünkü anlatıldığı gibi topun elle teması yok. Kolla temas ve müdahale var. Ama kaleciyle oyuncuları ayırmak mümkün olmamış. Yaşadığımız olay, MHK’yı dillerine dolayıp eski-yeni tüm kurulara ve başkanlara verip veriştiren “hakem yorumcuları”nın ekmeğine yağ sürdü. Sirkteki en büyük gösteriyi ballandıra ballandıra yorumladılar. Çoğunun yaptığı, Çakır’ın uluslararası (FIFA) kariyerini peş peşe hatalı kararlarla Süper Lig’de yıprattığı, bu arada MHK’nın da istifa etmesi gerektiğini dile getirmek oldu.  
Öyle bir ortam oluştu ki, oyunu unutup hakemin hatasına odaklanıyoruz. Maç kritiklerinde teknik ve taktik önemini kaybediyor. Hakemin bir anlık hatası, bir haftalık yorum nevalesi üretiyor.  
Naçizane düşüncem, MHK Başkanı ya da kurulunun istifasının çare olmadığıdır. Bir-iki yönetim hatası, yanlış atama ya da kayırma olabilir. Bunların da çaresi MHK’yı yenilemek değildir. Hakem formsuzluğunun ya da yanlış kararların bedelini de MHK’ya ödetmek işin kolaycılığına kaçmaktır. Hemen faturayı keser, kamuoyunu ve kulüpleri de susturursunuz. Ama sorun devam eder.
Türk futbol hakemliği kötü bir sürecin içinde. Hakemler güvensiz, formsuz, korkak ve çoğunlukla yetersiz. Peki çare? En temelden eğitim. Gülmeyin, başka çare yok!
Not: Gördüklerinin yüzde ellisine, duyduklarının yüzde yirmi beşine inan. (Danimarka Atasözü)

 

Ali Gümüş Güreş Turnuvası

Türk güreş yazarlığının gerçek duayeni Ali Gümüş’ü kaybedeli neredeyse iki yıl olacak (3 Nisan 2015)... Ölümü hepimiz için acı bir sürpriz olmuştu. İri pazılarını inanılmaz biçimde aşağı-yukarı, sola-sağa oynatır, hepimizi güldürürdü. Ama daha da hayranlık uyandıran yanı, 70’li yaşlarına erdiği halde masada, sandalyede, yerde şip-şak amuda kalkması ve baş aşağı muhabbete devam etmesiydi.  
Ali Gümüş’ü saygı ile anarken, Türk güreşinin ona borçlu olduğunu düşünüyorum. Hepimiz güreşin inceliklerini Ali Abi’den öğrendik. Güreş tarihimizin hamasetten uzak gerçek öyküleri, maç maç, gün be gün onun kitaplarıyla okunuyor. Ali Gümüş, yüze yakın uluslararası ödül kazandı. FILA tarafından güreş tarihinin en büyük yazarı seçildi.  
Güreşin dünyadaki yeri, biliyorsunuz oldukça sıkıntılı. Okçulukta olduğu gibi ikili meydan okumalar ve düellolar gerekiyor.   
Türkiye’nin Ali Gümüş adına her siklette en değerli 4 dünya güreşçisinin katılıp koz paylaşacağı bir turnuva öneriyorum. Vehbi Emre-Hamit Kaplan turnuvasının yanı sıra Uluslararası Ali Gümüş Turnuvası da hem TV’de merakla izlenir, hem de gölgede kalmış şampiyonların hak ettiği ilgiyi geri getirir.
TGF Başkanı Musa Aydın’a saygı ile öneririm.

Melih Abi neden sustu?

Bizim de bir takımımız var. Milliyet takımı... Yıllardan beri Milliyet için yatıp Milliyet için kalkıyoruz. Okuyucuya karşı görevimizi yerine getirirken emeğimize, heyecanımızı, aklımızı, enerjimizi ve sevgimizi katıyoruz. Milliyet’in karakterini oluşturanlar, Ali Naci Karacan’dan itibaren hep bu anlayış ve ruhla çalıştı. Ustadan ustaya devreden ve tüm kuşakları sarıp sarmalayan Milliyet’in bugünkü ruhu Melih Aşık’tır. Açık Pencere’den tanıyıp sevdiğimiz, eleştiri kültürümüzü geliştiren, öfke ile sevgiyi, eleştiriyle espriyi harmanlayan Melih Abi, geçen hafta Amerikan Hastanesi’nde çok önemli bir akciğer ameliyatı geçirdi. Değerli hocamız Prof.Dr. Şükrü Dilege ile Op.Dr. Murat Kapdağlı, saatler süren ameliyatı başarıyla tamamladılar. Sonra da hemşirelerin bakım ve şefkatiyle evine döndü.
Melih Abi, hastalığını futbol üzerinden anlattı bize: “Küçük, yerel bir kistmiş... Akciğerin tamamına, öteki organlara sıçramamış. Senin anlayacağın, Şampiyonlar Ligi’ne bulaşmadan, onu amatörlük evresinde yendik. Mutluyuz.”
Melih Abi biliyorsunuz, Galatasaraylı... Fenerbahçe eski başkanlarından Metin Aşık ile abi-kardeş durumu var... Şükrü Hoca da Fenerbahçeli... Böyle olunca ameliyat öncesi (!) atışmada azınlıkta kalmış... Meslek hayatında yapamadığı şeyi yapıp susmuş.  
Geçmiş olsun, Allah susturmasın Melih Abi!

 
 
 


Tarih: 28.12.2016 17:26