TRT’DEN “MÜKERRER” NAZİ UYGULAMASI: “KENDİNE KÜRDÜM DİYENİ ALMAM” DEDİ!


Cüneyt ALPHAN GÜNEŞ DOĞARKEN
 
 


Bilindiği gibi, 21. 07. 2019 tarihinde kamuoyuna yönelik; “TRT World girdiğim mülakat ve güvenlik soruşturma sonucunu yok etti” başlığında bir açıklama yapmış, aynı tarihte Sayın Cumhurbaşkanı makamına da müracaatta bulunmuş ve mağduriyetimin giderilmesini talep etmiştim.

TRT 20.09.2019 tarihinde CİMER üzerinden tarafıma cevap vermiştir.

TRT’nin verdiği cevapta açıkça şunu söylemiştir:

“İstediğin kadar sınavı kazan, istediğin kadar talepte bulun, hangi yüksek makama başvurursan başvur, ben kendine Kürdüm diyen personeli almam, bu anlamda Anayasanın tüm vatandaşlara tanıdığı hakları, tüm yurttaşların yasa ve kanun önünde eşitlik ilkesini tanımam ve uygulamam. Girilen mülakat sonucu ile güvenlik soruşturmasını da yok sayarım, bununla ilgili hiçbir makam ve merciye de hesap vermem” demiştir.

Ve dediğini de yapmıştır!

TRT ayrıca, Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 24. 06. 2018 seçimleri öncesinde Diyarbakır’da, “Uzun süreden beridir hiçbir Kürt kardeşimiz, Kürt olduğundan dolayı mağdur edilmiyor. Mağdur olanlar varsa Cumhurbaşkanı’na başvurabilirler” şeklindeki açıklamasını da boşa çıkarmış ve bu açıklamayı da tanımamıştır.

TRT’nin verdiği pervasız, kanun ve hukuk tanımaz cevabında adeta dalga geçerek şunu söylemiştir:

“Sayın Cüneyt Alphan, Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi’ne vermiş olduğunuz 19011229417 sayılı başvurunuz ilgili kuruma sevkedilmiş olup aynı konuya ilişkin 3555398 sayılı başvurunuz mükerrer olması nedeniyle işleme alınmamıştır.”

Cevap veren: TRT Genel Müdürlüğü İnsan Kaynaklarından Sorumlu Müdürlüğü adına cevap veren İnsan Kaynakları ve İdari İşler Direktörü Özge Bektaş.

Burada işin içinden çıkamayan, iddia ve delillerimi çürütemeyen ama beni de başlatmak istemeyen TRT, kendince kurnazlık yapıp hukuki ve siyasi sorumluluk almamak adına, Cumhurbaşkanlığı makamına, 07.06.2018 tarihinde verdiğim ilk dilekçeye atıfta bulunarak güya aynı cevabı vermek istemediğini ifade edip dilekçemi, işleme alınamayacağını belirterek topu taca atmıştır.

Oysaki bu cevap; dilekçe kanununa göre de kanunu çiğneme ve kanunu tanımamazlıktır! Çünkü “mükerrerlik” denen bir durum da söz konusu değildir. Bir başka acı gerçek şu ki; dilekçeye cevap veren YETKİLİ, okuduğunu da anlamamış, anlamadığı için de akla ve mantığa ziyan cevap vererek açıkça suç işlemiştir.

Yine Anayasaya göre, kazanılmış haklar ölmezdir, idare bunu yerine getirmekle yükümlüdür, yerine getirmeyen yetkililer hakkında suç duyurusunda bulunulur ve cezai işlem başlatılır, diyor.

Cumhurbaşkanı makamına verdiğim dilekçede özetle şunları söylemiştim;

1996 yılında Diyarbakır’da mahalli bir televizyon kanalında (Can Tv) programcı olarak çalıştığım bir sırada canlı yayına polis baskın olduğu, gözaltına alındığım, yargılama sonucunda beraat ettiğim halde bu nedenle fişlendiğim;

28 Şubat Davası’na müdahil olduğum, TBMM ve Başbakanlık İnsan Hakları Kurulu’nu da kapsayan uzun, yorucu çabalarım sonucu haksız fişlenme sorunumun giderildiği,

TRT WORLD için 2015 yılında açılan sözleşmeli personel sınavına katıldığım, kazandığım sınav sonucu yaptırılmış güvenlik tahkikatının da 2-3 ay önce olumlu sonuçlandığının haricen öğrendiğim, aradan geçen süreye rağmen henüz atamamın yapılmamış olduğu, bu yüzden atamamın yapılarak mağduriyetimin giderilmesini belirtmiş ve Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan yardım talep etmiştim.

Sayın Cumhurbaşkanı makamının CİMER üzerinden TRT ile yaptığı yazışmalarının bazılarının kaybolması nedeniyle de ayrıca ek başvurular yaptım. (Bir devlet kuruluşunda evrakların kaybolması da ayrıca anlaşılmazdır.)

Bununla birlikte yaptığım başvurulardan sonuç alamadığım için, 22 Nisan 2019 tarihinde tekrar hem Cumhurbaşkanı makamına ve hem de Kamu Baş Denetçiliğine (OMBDUSMAN) müracaatta bulundum.

TRT’nin CİMER’e verdiği, talebim ve iddialarımla hiçbir ilgisi bulunmayan üç farklı cevabı ile Kamu Baş Denetçiliğine verdiği cevabını bir kez daha hatırlatarak, TRT’nin “mükerrer” saçmalığını ortaya koymak isterim.

TRT tarafından CİMER’e verilen cevaplar;

1- Devlet Personel Başkanlığı’nın kurumsal personel alımları konusunda yetkisinin olmadığı,

2- TRT’de memur alımlarının konuya ilişkin yönetmelik hükümleri doğrultusunda yapıldığı, personel alımlarının DBP internet sitesinde yayınladığı,

3- 4 Sayılı CBK (Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi) uyarınca TRT’de sözleşmeli personel istihdam edilmediği, şeklinde tamamen gerçek dışı/rutin ve ilgisiz cevaplar verilmiştir.

-Ki 19. 09. 2019 tarihinde medyada çıkan haberlerde TRT’de 1400 kişinin Özel Hükme Tabi Sözleşmeyle personelin işe alındığı haberleri de çıkmıştır.

TRT WORLD’e alınan personellerinin yüzde yüzü sözleşme ile alınmıştır.

TRT’nin Kamu Baş Denetçiliğine verdiği cevap:

Özetle; “Yapılan yazışmalar sonucunda, gerek Özel Hükme Tabi Sözleşme sınavına ve gerekse yapılan memurluk sınavlarında, Cüneyt Alphan’ın mülakata katıldığı tespit edilememiştir” şeklindedir.

TRT’ye soruyorum; hani başvurum mükerrerdi?

Kaldı ki; Özel Hükme Tabi Sözleşme Yönetmeliği, 2018 yılında 4 sayılı CBK yani Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle yürürlüğe girmiştir.

Oysaki ben 2015 yılında Kurum Sözleşmesi sınavına girdim ve o dönemde zaten Özel Hükme Tabi Sözleşme denen bir kavram/uygulama da yoktu. Memurluk sınavına girdim diye bir iddiada bulunmadım.

TRT, daha TRT World test yayına başlamadan önce yani 28. 05. 2014 tarihinde kendi kurumsal ana sayfasında TRT World sözleşmeli eleman ilanı vermiştir.

TRT World’de mülakata girdiğim zaman, TRT Kürdi’de çalışıyor ve Dış Haberler Editörlüğünü yapıyordum. TRT World’ün mülakatına katıldığımı tüm TRT Kürdi’nin elemanları şahittir.

Bir kez daha hatırlatıyorum!

Mülakat için müracaat yaptığım yer; dönemin TRT World’den sorumlu Genel Müdür Yardımcısı ve şu an Genel Müdür olan İbrahim Eren’in makamıydı. TRT Genel Müdürlüğü binasının beşinci katında mülakatta katıldım.

Komisyon başkanı sıfatıyla mülakatıma katılan/yapan da İskender Bayrak’tı.

Yarım saatlik mülakatın on beş dakikası İngilizce, on beş dakikası Türkçe sorulara cevap verdim. Ayrıca mülakatı kazandığımı söyleyen dönemin Genel Müdür Yardımcısı İbrahim Eren’in danışmanıydı.

Atamam gecikip mağduriyetim devam edince, konu, Sayın Cumhurbaşkanı’nın bir Başdanışmanı tarafından bizzat Başbakan Yardımcısı Sayın Bekir Bozdağ’la paylaşıldı. Sayın Bozdağ’ın talimatından on gün sonra hakkımda güvenlik tahkikatı yapıldı. Ankara İl Emniyet Müdürlüğü Asayiş şubesinden 05.09. 2017 tarihinde polisler oturduğum binaya gelerek, beni bina yöneticisinden sormuşlardır.

Bunun yanı sıra üst düzey yetkililerinden aldığım bir bilgiye göre de, TRT benimle ilgili dosya tutmuş ve fişlemiştir. Ve TRT’nin verdiği bu cevapta anlaşılıyor ki, bürokrat doğru söylemiş ve TRT’de fişleme devam edilmektedir.

Konuyla ilgili bir önceki açıklamamda; “kendimi Nazi Almanya’sında dışlanmış Yahudi bir çocuk gibi hissediyorum. Nazi Almanya’sında nasıl ki Yahudiler fişlenip hayatları karartıldıysa, bugün aynı şekilde bu ülkedeki Kürtler, ya da kendine Kürdüm diyen Kürtler de fişlenip hayatları karartılıyor,” dediğim için bazı dostlarım alınganlık yapmış, Türklerle Kürtlerin anayasal haklar açısından eşit olduklarını söylemişlerdi. Evet, Anayasada “eşit” yazılıyor ancak uygulamada asla eşit değildir.

Eğer eşitlik olsaydı bana bu muamele yapılır mıydı?

Bizdeki fişleme, size sadece yaşayan bir ölü gibi yaşama hakkını veriyor.

Peki, o zaman Nazi Almanya’sındaki Yahudilerden farkımız ne?

Daha önce TBMM’de çalışırken de aynı uygulamayla karşılaştım. Sağlık, Tekel ve SSK sınavını kazanırken de karşılaştım.

Önümüzdeki hafta Avukatım Mehmet Tahir Eminoğlu aracılığıyla bu konuyu yargıya taşıyacağım. Sonuç alamazsam, AİHM’e kadar gideceğim.

Kamuoyuna saygıyla duyurulur… Cüneyt ALPHAN

https://armut.com/hizmetveren/mumine-o-malatya-yesilyurt-direksiyon-ozel-ders_943809



Tarih: 21.09.2019 21:51