Mahkeme; 28 Şubat Fişlemelerini Hukuka Uygun Buldu Yargıtay’ın Kararına uymadı


Cüneyt ALPHAN GÜNEŞ DOĞARKEN
 
 


28 Şubat Davası’nın ilk müdahil gazetecisi olarak, mağduriyetim ilk olarak 28 Şubat Davası’nın görüldüğü Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde onanarak gerekçeli karara konuldu. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Ceza Dairesi 103 sanıkla ilgili dosyayı inceledikten sonra yerel mahkeme olan 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararını hukuka uygun bularak kararı onadı.

Dava, Yargıtay 16. Ağır Ceza Dairesi Mahkemesi’ne taşındı.

Yargıtay 16. Ceza Dairesi de İstinaf’ın kararını onayarak 28 Şubat Davası’nda yargılanan 14 sanık için müebbet hapis cezasını verdi.

Yargıtay 16. Ceza Dairesi; Müştekiliğimi (mağduriyetimi) onayarak Yargıtay’ca da mağduriyetim kesinleşmiş oldu.

Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi ve Bölge Adliye Mahkemesi 21. Ceza Dairesi’nin müştekiliğimi (mağduriyetimi) onaması üzerine Ankara 11. İdare Mahkemesi’nde maddi-manevi tazminat ile tüm özlük haklarımın iadesi için tazminat davasını açtım.

Ankara 11. İdare Mahkemesi, gerek 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararını, gerek İstinaf’ın kararını ve gerekse Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin kararını yok sayarak 28 Şubat döneminde yapılan fişlemeleri hukuka uygun bularak davayı 14 Temmuz 2021 tarihinde reddetti.

Bayramdan sonra bu karara avukatım aracılığıyla itiraz ederek İstinaf yoluna gideceğim.

Fişlenme Sürecim:

1996 yılında Başbakan Erbakan, Kürt meselesiyle ilgili bir açılım yaparak; “Dağdakiler de kardeşimiz, onları dağdan indirmeliyiz” açıklaması üzerine program sunucusu olarak çalıştığım Diyarbakır Can Tv’de 23. 08. 1996 tarihinde “Güneydoğu Sorunu” adlı canlı yayın programını yaptım.

Söz konusu canlı yayın programıma İHD, BARO, HADEP ve DBP il başkanları katılırken, telefonla Yazar İsmail Nacar, yazar Hüseyin Aykol, CHP Erzincan Milletvekili Mustafa Kul, yazar Etyen Mahcupyan, yazar Ahmet Hakan, Diyarbakır Milletvekilleri Sebgetullah Seydaoğlu, işadamı İshak Alaton ve şu an isimlerini hatırlayamadığım pek çok kişi katıldılar.

Canlı yayın devam ederken polis stüdyomuza baskın yaptı. Ben, konuklarım ve televizyonda çalışan tüm personeller gözaltına alındık. Personeller Emniyet’te ifade verdikten sonra serbest bırakılırken ben ve konuklarım dört gün gözaltında tutulduktan sonra DGM’ye çıkarıldık ve beraat edildik.

Bu davadan ötürü 2005 yılında ağabeyimin Sağlık Bakanlığına engelli kadrosu için iş başvurusu yaptığı sırada, kendisine gönderilen işe alınma talebinin reddine ilişkin yazının bulunduğu zarfta çıkan bir tutanakta fişlendiğimi tesadüfen öğrendim.

Ayrıca bu fişlenme belgesi bize yanlışlıkla gönderildiğini de düşünüyorum.

1996 yılında SSK sınavına girdim, kazandım atanmadım. 2000 yılında TBMM’de bir milletvekilinin fahri basın danışmanlığını yaparken TBMM Basın Bürosuna kadrolu eleman için başvurdum, başvurum kabul edildi ancak yine atanmadım. Sağlık ve Tekel sınavlarına girdim, kazandım yine atanmadım. En son TRT World’ün açtığı mülakata katıldım, 2500 kişi içinde ilk 15’e girdim, güvenlik soruşturmam da yapıldı ancak yine atanmadım.

Bunun üzerine TRT World hakkında dava açtım ve halen davam Ankara Bölge Adliyesi 1. İdare Mahkemesi’nde devam etmektedir.

Fişleme belgesinde sadece ben değil, benden dolayı abilerimin de “siyasi ve ideolojik olarak işe alınması sakıncalıdır” diyor.

Silvan Malabadi Karakol Komutanı Nedim Yerli tarafından tutulan fişleme tutanağında;

"7.Kolordu Komutanlığına sakat memur alımı için müracaatta bulunan aslen Diyarbakır ili, Silvan ilçesi, Dutveren köyü, nüfusuna kayıtlı olup halen Güzderesi köyü Yenidoğan mezrasında ikamet eden Hüseyin oğlu 1964 doğumlu Mehmet Seyitoğlu hakkında yapılan araştırmada adı geçen, şahsın kendi beyanından 2 yıl kadar önce "Alphan" olan soyadını "Seyitoğlu" olarak değiştirdiği ve kardeşi olan Hüseyin oğlu 1970 doğumlu Cüneyt Alphan'ın 02.10.1996 tarihli yakalandı kaşeli turuncu renkli terör örgütü suçundan fişi, ayrıca 25.07.1991 tarihli yakalandı kaşeli sarı renkli gümrük kaçakçılığı suçundan fişlerinin bulunduğu, diğer kardeşi olan Ahmet Alphan'ın ise terör örgütüne yardım yataklık yaptığı hakkında duyumların alındığı adı geçen şahsın memur olarak alınmasında siyasi ve ideolojik yönden sakıncalar doğurabileceğine dair iş bu tarafımızdan tanzim edilerek birlikte imza altına alınmıştır. " denilmektedir.

Ankara 11.İdare Mahkemesi bu fişlemeyi 2559 sayılı Polis Vazife Ve Salȃhiyet Kanunu'nun Ek 7. Maddesinde: "Polis, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, Anayasa düzenine ve genel güvenliğine dair önleyici ve koruyucu tedbirleri almak, emniyet ve asayişi sağlamak üzere, ülke seviyesinde ve sanal ortamda istihbarat faaliyetlerinde bulunur. Bu amaçla bilgi toplar, değerlendirir, yetkili mercilere veya kullanma alanına ulaştırır. Devletin diğer istihbarat kuruluşlarıyla işbirliği yapar.”

Maddesine dayanarak, 28 Şubat döneminde yapılan fişlemeleri hukuka uygun bularak tazminat ve özlük hakları talebimi reddetmiştir.

Ancak başta Anayasa Mahkemesinin kararları, Danıştay ve Bölge İdare Mahkemelerinin kararları, fişlemeleri, anayasaya ve kanunlara aykırı bularak, başvurucuları haklı bulmuş ve tazminata hüküm etmiştir.

Ayrıca Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin 28 Şubat Davasıyla ilgili verdiği kararda da fişlemelerle ilgili şu tespiti yapmakta ve fişleme yapan 28 Şubat sanıklarını cezalandırmaktadır.

“Anayasa ve kanunlara aykırı olarak bazı kamu kurumları adeta birer fişleme merkezi olarak kullanılmış, devletin istihbarat toplamayla görevli teşkilatın mevcut olmayan istihbari bilgiler “Batı Çalışma Grubu”nun talimatlarıyla toplanmış, ve bu bilgiler hükümeti yıpratmak amacıyla propaganda icra edilmek üzere seferber edilmiştir.

Türkiye Cumhuriyetinin Anayasası ve kanunlarına aykırı olarak hükümet mensupları ve bilinen tüm sempatizanları hakkında illegal yollardan istihbarat toplanmış, “irticacı” diye fişlenen birçok devlet memuru tacize uğramış, gerekçe gösterilmeksizin mesleklerinden atılmış, imamlara, gazetecilere, yargı mensuplarına, üniversite rektörlerine irtica brifingleri verilmiştir.

Başbakanlık Uygulamayı Takip ve Koordinasyon Kurulu (BUTKK) tarafından çok sayıda kamu görevlisi ve vatandaş fişlenmiş, dini hayatın yeniden düzenlemesi amacıyla çeşitli bürokratik girişimlerde bulunulmuştur” denilmektedir.

Böylesi bir fişleme şekli, dünya insanlık tarihinde en son Nazi Almanya’sında Yahudilere yönelik yapıldığı görülmüştür. Nazilerin Yahudilere yönelik fişlemeleri “Bülbül” romanında bütün çıplaklığıyla ortaya konulmaktadır.

Türkiye’de 28 Şubat döneminde Kürtlere yönelik yapılan fişlemeyle, Yahudilere yönelik yapılan fişleme arasında hiçbir fark yoktur. Çoğu zaman kendimi Nazi Almanya’sında dışlanmış bir Yahudi gibi de hissediyorum.

Çünkü bu fişleme bütün hayatımı benden aldı. Yuvam paramparça oldu. Oğlum bensiz büyüdü. Kaybettiklerimi asla geri verilmesi ve telafisi mümkün olmayan acılara, yıllarca gözyaşlarımla lokmalarımı yememe sebep oldu.

Köyümüzde ilkokul olmadığı için önce medrese okudum.

Okula kayıt olmak için 4 yıl yaşımı büyüttüm, ilkokul diplomasını dışarıdan aldım. 1991 yılında Lise iki de okurken köyümüz askerlerce yakıldı. Benim de evim yakıldı. 1992 yılında Dicle Hukuk Fakültesi’ni kazandım ancak rahmetli annem ve kardeşime bakmakla yükümlü olduğum için maddi imkânsızlıklar nedeniyle okuyamadım.

2009 yılında ODTÜ İngilizce öğretmenliğini kazandım ancak rahmetli annemin ani ölümü ve yaşadığım maddi sıkıntılar yüzünden yine okuyamadım.

Kimlikte yaşım 51’dir. Bu saatten sonra hangi kamu-kurum ve kuruluşu beni alır ki?

Mahkemenin bu kararı ne insanlık hukukuna, ne evrensel adalete, ne anayasaya, ne de AHİM’in kararlarına uymamaktadır. Bu karar demokrasiden, adaletten, anayasanın eşitlik ilkesinden çok uzak bir karardır. Bu kararın İstinaf mahkemesinden döneceğine olan inancım tamdır.

Son olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan; 2018 Haziran seçimleri öncesinde Diyarbakır’da yaptığı konuşmada:

“Hiçbir Kürt vatandaşımız artık Kürtlüğünden dolayı mağdur edilmiyor, mağdur edilenler varsa, bana ulaşsınlar” demişti. 2014 yılında kazandığım ve atanmadığım TRT World için kendisine başvurdum ancak hiçbir sonuç alamadım.

TRT Kürdi’de çalışırken TRT Kürdi Koordinatörü ve hırsızlığı müfettiş raporlarına da girerek tescillenmiş Mustafa Ekici, sırf beni kıskandığı için, 2015 Kasım seçimlerinden bir gün sonra hiçbir gerekçe göstermeden işime son vermiştir.

Şimdiye kadar on dört kitap, binin üzerine makale ve binlerce haber-program yaptım, hiç kimse benim bölücü-yıkıcılığa dair tek bir cümlemi dahi ispat edemez. Yaşamım boyunca savaşa, insan hakları ihlallerine karşı çıktım, toplumsal barışın bir toplumsal adaletle sağlanması için mücadele ettim. Doğu ile Batı arasında bir köprü olmaya ve kardeşliği tesis etmeye çalıştım.

Saygılarımla… Cüneyt ALPHAN

 E-mail: [email protected] [email protected]

 

28 Şubat Davası duruşmasında yaptığım savunmam. http://m.halamer.com/yazar-gazeteci-cuneyt-alphan-in-28-subat-davasindaki-konusma-metni/21862/

Daha önce TRT World’le ilgili yaptığım açıklamam. http://www.halamer.com/magdur-gazeteci-cuneyt-alphan-dan-kamuoyu-aciklamasi/21779/



Tarih: 17.07.2021 00:23