Bugun...
“Asklepios’a bir horoz borcumuz var, dostlar ödemeyi unutmasın sakın.”


Cüneyt ALPHAN GÜNEŞ DOĞARKEN
 
 
facebook-paylas
Tarih: 30-10-2020 00:28

“Asklepios’a bir horoz borcumuz var, dostlar ödemeyi unutmasın sakın.”

Sokrates!

Cumhurbaşkanı Erdoğan İbni Haldun Üniversitesi Külliyesi açılış töreninde; “Genç bir nüfusa sahibiz ama medeniyet tasavvurumuzu layıkıyla hayata geçiremiyoruz" cümlesini duyunca beynimin içinde cümleler, fıkralar, tarihsel olaylar, anekdotlar ve şu an yaşadığımız ağır krize dair bilgiler, Sakarya Meydan muharebesinde gibi adeta birbirlerine çarpışıp durdular.

Medeniyet, uygarlık, çağdaşlık, demokrasi, aristokrasi, oligarşi, teokrasi, krallık, düklük, dülgerlik vs yönetim modelleri, bu modellerle yaşayan milletler, milletlerin dünya tarih sahnesindeki yeri ve konumlarını düşündüm.

Uygarlık ve medeniyet neyle olur?

Şüphesiz ki karanlıktan çıkmak için aydınlanma uğrunda ölümüne mücadele etmek, bu uğurda insan yetiştirmek gerekiyor.

Şu anki bürokrasimizin hali bana şu fıkrayı hatırlatıyor. Efendim, kümese müdür lazımmış, tilki cv ile başvurmuş, cv’sini pek beğenmişler, sormuşlar tilkiye, “ne kadar maaş istiyorsun?” diye. Tilki basmış kahkahayı, “gülmekten konuşamayacağım, ne verirseniz verin, razıyım” demiş.

Siz tilkilerle, medeniyet ve uygarlığı yakalayabilir misiniz?

İnsanlık tarihinde genel bir deyim vardır; “Devletin babası Sokrates, anası Platon’dur” derler.

İnsanlık tarihine damga vurmuş, erdem ve ahlakın da timsali peygamber huylu Sokrates; ölüme mahkum olup, zehirle öldürülmeden önce ağzından çıkan son sözleri, hepimize ahlaki ders niteliğindedir.

“Asklepios’a bir horoz borcumuz var, dostlar ödemeyi unutmasın sakın.”

Sokrates öldüğü zaman Platon 28 yaşındaydı. Platon’un hocası Sokrates; “İnsan hayatı dünyanın hayatından daha önemlidir, asıl bilgi dünyayı değil, insanı bilmektir” diyor.

Atina’da devlet anlayışı, insanlar doğuştan iyi ve eşittirler. Toplumun kötü düzeni onları bozuyor. Güçlüler güçsüzleri eziyor. Kanunlar güçlülerin elinde güçsüzlere karşı bir silah oluyor.

Tıpkı şu an bizim kanun ve polis devleti olmaya hızla koştuğumuz gibi.

Doğruluk, herkesin hakkını vermektir ve yalnız paranın işitilmediği zaman faydalı olabiliyor. Doğruluk, en iyi şeyle en kötü şeyin ortasında, yani haksızlık edip ceza görmemekle, haksızlığa uğrayıp öç alamamanın ortasındadır.

Sokrates, savaşla ilgili: “Savaş, teklerin hayatında olduğu gibi, toplumun hayatında da kötülüklerin kaynağı olan şeyden, başkalarından mal edinmek hırsından doğuyor.”

Devamında Sokrates; Devletin yalan söylemesi, devlet yetkililerin rüşvet alması ve kanun koyucularla ilgili; “Yalan, devlet gemisini batıracak bir fırtınadır. Hediyeler, Tanrıları da yola getirir, yüce kralları da. Kanunların ve toplumun koruyucuları olanlar, koruyucu olmadan koruyucu geçinirlerse, devlet çöktü demektir.”

Peki, bizim devletimiz, halkına hiç doğruyu söyledi mi? Mesela daha dün denilebilecek Van’da helikopterden atılan iki insanımızla ilgili gerçeği kamuoyuyla paylaşıp, sorumluları yargıladı mı? Hayır! Tam tersini yaptı, olayı haber yapan gazetecileri tutukladı, sorumluları da, haber yaptıkları için gazetecileri buldu.

Gördüğünüz gibi şeffaf, adil, demokratik ve muasır medeniyetle taçlanmış bir hükümetimiz var (!).

Devlette üç değer vardır; ölçü, yiğitlik ve bilgelik.

Sokrates; “Devlet nasıl doğru olursa, insan da o türlü doğru olur. Eğrilik, ölçüsüzlük, korkaklık, bilgisizlik, bir kelimeyle bütün kötülükler işte bu bölümlerin düzensizliği, kargaşalığıdır. Kanun koyarken güzellik, iyilik, doğruluk üstünde aldanmak, bir adamı yanlışlıkla öldürmekten çok daha ağır bir suçtur. Kanunun temize çıkardığı katil, suçsuz sayılırsa medeniyet ve devlet de çöker.”

Evet, devletimiz katilleri, hırsızları, mafya babalarını kanunun pençesinden kurtardılar, aydınlar, gazeteciler, yazarlar, siyasetçiler, akademisyenler, demokratik olmayan kanunun pençesinden kurtulamadılar. Kodeste volta atıp duruyorlar. Her gün bir KHK’lının ölmesini de toplum olarak bir film gibi izliyoruz. Ama can yakan, yürek acıtan kötü bir film…

Eksik araçla, doğru ölçüye varılmaz.

En yüksek bilimin konusu iyinin ta kendisidir. Görülen dünyada ışığı yaratan ve dağıtan odur. Kavranan dünyada da doğruluk ve kavrayış ondan gelir. İnsan ancak onu gördükten sonra iç ve dış hayatında bilgece davranabilir. İnsanın gözü iki sebepten, iki türlü bulanır: Biri aydınlıktan karanlığa geçişte olur. Diğeri karanlıktan aydınlığa geçişte olur. Eğitim, bilgiden yoksun bir ruha bilgi koymaktır. Kör gözlere görme gücünü vermektir.

Yani altın, petrol, dolar zengini değil, akıl ve erdem zenginini tercih etmediğimiz sürece bilgisizlikten iğrenmez, çamura yatan domuz gibi, bilgisizliğin içinde keyif çatar, gideriz.

En iyi medeniyette varmak isteyen devlette kadınlar, çocuklar ve bütün eğitim ortak olmalıdır. Bir devlette zenginlik ve zenginler baş tacı olunca, doğruluğun ve doğru insanların şerefi azalır. Böyle bir devlet bütünlüğünü kaybeder, ikiye bölünür, bir yandan yoksullar, bir yandan zenginler. Bir şehirde dilenci gördün mü, orada hırsızlar, yankesiciler, dinsizler, kanlı katiller de vardır.

Oligarşilerde devlet adamları, yurttaşların ölçüsüz para harcamalarına, israflarına göz yumarlar. Sonunda da iyi soylu, yiğit kişileri beş parasız bırakırlar. Saygısızlık nezaket olur, kargaşalık özgürlük, israf cömertlik, yüzsüzlük de yiğitlik olur.

 

 

 

 



Bu yazı 1131 defa okunmuştur.

YORUMLAR

Henüz Yorum Eklenmemiştir.Bu Haber'e ilk yorum yapan siz olun.

YORUM YAZ



YORUM YAZ

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

HABER ARA
SON YORUMLANANLAR HABERLER
ÇOK OKUNAN HABERLER
VİDEO GALERİ
FOTO GALERİ
GÜNDEMDEN BAŞLIKLAR

Haber sitemizi beğendiniz mi?


YUKARI