Bugun...
Bilinçli Anne Babalar


Sebahat ŞAHİN KANATSIZ MELEK
 
 
facebook-paylas
Tarih: 27-01-2017 20:36

“Babacığım biliyor musun? Ben hiç evlenmeyeceğim.”

Küçük bir kız çocuğu, bundan yıllar yıllar önce babasına aynen böyle söylüyor. “hiç evlenmeyeceğim”

Nasıl bir şeydi acaba, o yaştaki bir kız çocuğunun gözünden dünya? Sevgi, güven, sadakat, mutluluk… Hepsi babanın o sıcak kollarında mevcut. Aradığı sınırsız şevkati, gözlerini açıp gördüğü bu güçlü erkekten öylesine alıyor ki, başka bir sevdaya yer yok artık gönlünde.

Baba gülümsüyor haliyle;

“Büyüyünce hatırlatırım bunu”

“Söz veriyorum babam, hiç ama hiç sizi bırakmayacağım”

Anne-Baba olmak!..

Bu cümle ne kadar sıradan gibi gelse de kulağa, dünyanın en zor mesleğidir. Hemen hemen her kadın ve erkek, bilinçsizce, içgüdüsel bir şekilde anne-baba olmak için yanıp tutuşuyor. Eğitim sistemimizde hiç yer verilmeyen bu ciddi meslek, maalesef her kadın ve erkeğin futursuzca, iç-güdüsel olarak talip olduğu bir görev sanki.

Oysa, sorumluluk sahibi her insanın bilmesi gereken en önemli şey, bunun böylesine basit bir görev olmadığıdır. Maalesef ki, bu bilinç yeteri kadar farkındalık kazanmadığı için, türlü psikolojik sorunların kölesi insanların yetişmesine, dolayısıyla da, topluma hastalıklı yeni bireylerin katılmasına neden olmaktadır.Maalesef ki; bu kısır döngünün kurbanı olan insanlar, yeni kurbanlar yetiştirmekten başka hiçbir şey yapamıyorlar…

Bizler, birer birey olarak geldiğimiz bu dünyada, büyütülürken cinsel kimliklerimize, sonrasında da kişilik özelliklerimize, ailelerimiz sayesinde kavuşuyoruz. Kişiliğimizin yapı taşları, 0-3 yaş arasında atılıyor. Odipal dönem denen bu yaş aralığı, çocukların birey olmadan önce atılan yapı taşları gibidir. Hiçbir şeyden anlamadığını düşündüğünüz bu bebekler, bilinçdışına öyle şeyler kaydederler ki, ileride büyüdüklerinde kendilerinin bile bilmediği bir sürü sorunun, şifrelerini, buraya gizlerler.

Bu kayıt yaşam boyu, kendisi dahi farkında olmadan hayattaki tüm seçimlerini etkileyecek, ondan kontrolsuz bir, “ben” yaratacaktır. Önceleri bebek diye adlandırdığımız bu insan adayları, çoğu zaman bilinçsiz ellerde, heder olup, bazen kendi içlerinde bir saatli bomba, bazen de, toplum nezdinde birer serseri mayın gibi, üzerlerine basacak kişiyi beklerler.

Peki nedir ana-baba olmak bilinci, biz bu bilince nasıl kavuşuruz? Öncelikle sadece erkek veya kadın olmak bunun ilk şartı değildir! Bunu öğrenmeliyiz. Bir bebeğin, o boncuk gözlerinden dünyaya bakarken, beyninde bir kayıt cihazının olduğunu, gördüğü hemen hemen her şeyi kayıt ederek öğrendiğini, odipal dönemini tamamlayana kadar tamamen içgüdüsel ve hayvani duygularla yaşadığını unutmamalıyız.

İnsanoğlu doğumdan başlayarak, yetişkinliğe kadar türlü kişilik özelliklerine bürünürler. Kişiliğimizin yapı taşları atılırken, anne-baba davranışları, çocuğun hayata duruşunu, cinsel kimliğini, yetişkin olduğundaki seçimlerini, her şeyini bire bir etkiler. Ebeveynlerin bu kadar önemli dönemi “çocuktur” diyerek geçiştirmesi sonucunda, hastalıklı problemli bir gençlik; ergenlik dönemi sorunları ile birlikte çığ gibi büyüyerek gelecektir.

Bizler çocukluğumuzda anlam veremediğimiz, isimlendiremediğimiz bir sürü sorunu, bilinçdışımıza, kapsül yaparak hapsederiz. Bu geçici bir rahatlama sağlarken, ergenliğimizde

yaşayacağımız ani değişiklikte, tıpkı bir depremde yaşanan sarsıntıyla, derinlere gömdüğümüz bu kapsül de açığa çıkar. Kapsülün içindeki bilgiler ve içeriği kişiye tamamen yabancıdır. Bilinçdışının çözümlemeden paketlediği bu sorun, ergenlik çağında tedavi şansı bulursa ne ala, bulamazsa kişiyi, daha derin çıkmazlara sürükler.

Bebek ile anne arasındaki duygusal bağ o kadar güçlüdür ki, her iki cinsin de kimliğini bulmasında, annenin rolu inanılmaz derecede mühimdir. Çocuk annesinden sağlıklı bir şekilde ayrılıp bireyselleşebilmelidir. Aksi takdirde bir bütün olarak gördüğü anne benliğinin içinde, bağımlı bir birey olarak yetişecektir. Bağlılık değil, bağımlılık, kişi için inanılmaz tehlikeli bir durumdur. Bağımlı çocuklar ister kız olsun, ister erkek, hiçbir şekilde kimliğini bulamayan aciz ve özgüven sorunlu kişiler olarak toplumdaki yerlerini alacaklardır.

Peki ne yapmalıyız?

Bu sorunun cevabı bu kadar kısa bir makalede, gerektiği kadar açık ifade edilemese de, özetle şunu söyleyebiliriz. Doğası gereği anne-babanın bu kadar hayati önem taşıdığı insan ömründe, çocuklar, büyütülürken, maksimum ihtimam gösterilmelidir. Onun bir bir çamur olduğu ve heykeltraşının da ebeveynler olduğu, asla akıldan çıkmaması gereken bir gerçektir. Şekillendirdiğiniz bu çamur kuruduğunda, ona yeni bir biçim vermek olanaksızdır. Yapacağınız tüm denemeler, heykelinizde çatlaklara neden olup, asla yeni şeklini alamayacaktır.

Lütfen bu bilinçle yetiştirelim çocuklarımızı. Henüz yumuşak bir hamurken ellerimizde, nazikçe biçimlenmelerine yardımcı olmak, en büyük görevimiz olmalı. Kırmadan dökmeden, gelecek nesillerin temelini atarsak ve sağlıklı nesiller yetiştirirsek, kişilikli, ne yaptığını bilen, kendinden emin, bir toplumun temellerini de birlikte atmış oluruz.

Gelin dünyanın en önemli anne-baba okulunu, kendi evlerimizde açalım. Ve bu okuldan ilk mezun olanlar da bizim evletlarımız olsun. Aydınlık yarınlara mutlu bireylerle yürümek dileğiyle…



Bu yazı 4222 defa okunmuştur.

YORUMLAR

Henüz Yorum Eklenmemiştir.Bu Haber'e ilk yorum yapan siz olun.

YORUM YAZ



YORUM YAZ

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

HABER ARA
SON YORUMLANANLAR HABERLER
ÇOK OKUNAN HABERLER
VİDEO GALERİ
FOTO GALERİ
GÜNDEMDEN BAŞLIKLAR

Haber sitemizi beğendiniz mi?


YUKARI