CHP’nin 7. Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, aynı zamanda yazarımız olan Diyarbakırlı Gazeteci-Yazar Cüneyt Alphan’ın “Mahinur” romanını okuduktan sonra Alphan’ı tebrik ederek;
“Mahinur romanı Milli Kurtuluşun hikâyesidir”
benzetmesini yaptı.
Kılıçdaroğlu; Mahinur romanıyla ilgili değerlendirmelerde bulundu.
“Doğu’daki bir ailenin Osmanlı döneminde Ruslara karşı verdiği mücadeleden milli kurtuluş savaşına uzanan hikâyesidir” benzetmesini yaptıktan sora;
Kılıçdaroğlu;
“Yaşanan sevinçler, dramlar, feryatlar, kocalarını cephede şehit veren gencecik gelinler…
Günümüzde aynı bölgedeki terör dolayısıyla ödenen bedeller…
Cüneyt Alphan Mahinur’da bunları bir belgesel tadında romanlaştırmış…
Severek ve duygulanarak okuyacaksınız...”dedi.
CHP 7. Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, “Mahinur” romanıyla ilgili değerlendirmesini Cüneyt Alphan Yirmi Tv’ye değerlendirdi.
Alphan; Sn. Kılıçdaroğlu’nun onca yoğunluk arasında romanını okuyup değerlendirdiği için kamuoyu önünde kendisine şükranlarını sunduğunu belirterek;
“Herhangi bir yazar için Ana Muhalefet liderliğini yapmış, Cumhurbaşkanı adayı olmuş, Türk siyasal tarihinde yer edinmiş Sn. Kılıçdaroğlu gibi son derece saygıdeğer, namuslu ve cesur siyasal bir liderin romanı okuyup değerlendirmesi, heyecan verici, tarihi bir an olarak değerlendiriyorum.
Bu anlamda “Mâhînûr” romanımı, değerli zamanlarını ayırıp okuduğu ve benim için son derece kıymetli, tarihi ve heyecan verici değerlendirmelerinden ötürü Sn. Kılıçdaroğlu’na yürekten teşekkür ederim.” Dedi.
Temmuz ayı sonu ya da Ağustos başında çıkacak olan; “Ankara Ayazında Aşk” adında yeni bir roman yazdığını belirten Alphan; bugüne kadar yazınsal hayatıyla ilgili şu değerlendirmeleri de yaptı.
“Kendi payıma şunu söyleyebilirim ki; dünya hayatı nimeti namına bugüne kadar, geçmişe dönüp baktığımda pek bir mutlu anımın olduğunu söyleyemem.
Lâkin her fani gibi yarın kendi son günüm geldiğinde önce Allah’a, sonra kendi vicdanıma karşı, maddi-manevi ağır şartlar altında ancak bunu yapabildiğimi vicdan rahatlığıyla diyebilecek yüzümün olduğunu da rahatlıkla ifade edebilirim.
Yaşamım boyunca bu ülkede kardeşliğin, barışın, adaletin ve huzurun egemen olması, akan kardeşkanının akmaması için de mücadele ettim.
Evet, bedeli çok ağır oldu, kendimi de geçtim, bu ağır bedelden ötürü ve benden dolayı hayatımda tek varlığım olan tek evladım da etkilendi, acı ve sıkıntı yaşadı, ama sonlu/sınırlı bir hayattan ziyade, sonsuz/sınırsız ahiret hayatıma daha çok önem verdim.
Çok dindarım desem yalan olur, ama sonuna kadar Allah’a ve Resulüne iman etmiş biriyim.
Deli-dolu bir yapım, kendime ait bir inanç anlayışım var ama hiçbir zamanda, bedeli ne kadar ağır olursa olsun ilkelerimden de taviz veremem.
Şimdiye kadar binin üzerinde makale yazdım, 17 kitap yazdım, binlerce haber, program yaptım, gazetecilik hayatım boyunca başta bölgede akan kardeşkanının akmaması, yaşanan ağır insan hakları ihlallerinin yaşanmaması, Batı’da uygulanan hukukun, Doğu’da da uygulanması, adaletin tesisi ve Kürt meselesinin kansız, kardeşlik hukuku çerçevesinde çözülmesi için mücadele ettim.
Elli yaşıma geldim. Bugüne değin, gelmiş-geçmiş hiçbir iktidarın borazanlığını, kalemşörlüğünü de yapmadım.
Hiçbir zaman savaşın, şiddetin tarafında da olmadım.
Yeri geldi PKK ölümle tehdit etti, yeri geldi, devlet fişleme üstüne fişleme yaptı, kazandığım tüm sınavları yok sayarak kamu haklarım engellendi. Mağduriyet üstüne mağduriyet yaşattı.
Eğer bazı gazetecilerin/yazarların yaptığı gibi, iktidarların gör dediğini görüp yaz dediğini yazsaydım, vicdanımı, inancımı ve bütün kutsal değerlerimi ayaklar altına alsaydım, ‘ya bana ne, memleketi ben mi kurtaracağım?’ deseydim, emin olun şu an herhangi siyasal bir partide ya milletvekili ya da herhangi bir kamu kuruluşunda üst düzeyde bürokrattım.
Bazı gazeteciler gibi hem yazlık hem kışlık evim olur, kirayla savaşmaz, yazdığım 17 kitabı tıkır tıkır basar, elektrik, su, gaz, mutfak derdiyle uğraşmaz, yıllardır bulaşık yıkamazdım.
“Mahinur” romanımdaki temel tema, Sn. Kılıçdaroğlu’nun da ifade ettiği gibi hem bölgede yaşananları anlatmak, Kürtlere ait kültürünü yansıtmak, Doğu ile Bat arasında bir köprü olmak, hem de gelecek nesillere onurlu bir miras bırakmak.
En nihayetinde hepimiz bir gün öleceğiz…
Önemli olan gelecek nesillere; bu ülkede yaşayan Türkün ve Kürdün kardeş olduğunu, bin yıllardır beraber yaşadığını anlatarak barış dolu bir geleceği bırakmaktır.
Önemli olan; gelecek nesillere, evet zamanında böyle bir kavganın olduğunu ancak bu kavganın kazananın ne Türkler, ne Kürtler olduğunu, bu kavganın kazananının tamamen emperyalist devletler olduğunu, emperyalistlerin emrinde çalışanlar yüzünden bu kavganın yıllarca sürdüğünü aktarmaktır.
Sonuç olarak şunu söylemek isterim ki;
Hiçbir zaman kanın döküldüğü, kavganın olduğu yerde yer almadım, almam da…
Yarın mahşerde hesabını veremeyeceğim hiçbir vebalin altına girmedim, girmem de…
Çok teklifler geldi, eğer kabul etseydim, insanlara şu FETÖ’cü, bu PKK’lı, o terörist deyip birilerinin kılıcını sallasaydım bugün bu şartları yaşamazdım.
Teklif edenlere, aynen şunu söyledim, bir sağıma ayı, bir soluma güneşi, önüme dağlar boyunca altın serseniz, tüm kâinatı benim adıma tapulasanız, kimseye iftira atamam, kimsenin ekmeği ve hayatıyla oynayamam, beynime kurşun sıkarım yine de kimsenin ekmeğiyle oynayamam dedim.
Bunu yapamadığım için de 2015 Kasım seçimlerinden bir gün sonra TRT Kûrdi’de işime son verdiler.
Kimseye diyet ya minnet borcum da yok, tek başına tek tabancayla hayatla mücadele edip tencerede yemeğini pişirip kapağında yiyen biriyim.
Hayvan ahırıyla yapışık iki gözlü odada dünyaya gelen biriyim.
Saraylar da, villalarda yaşamak da, bana göre değil.
Hiçbir zaman da öyle bir özlemim ve hayalim de olmadı.
Tek hayalim, yaşadığım sürece namerde el-avuç açmadan ömrümü onurumla bitirmektir.
Yaşamım boyunca kimsenin adamı olmadım, olmam da…
Özetle sevgili kardeşim; ben öldükten sonra ayrımcılık, ırkçılık, herhangi bir kavganın taraftarı olarak anılmak istemiyorum.
Böylesi kötü bir mirası da ne oğluma, ne aileme ne de ülkeme bırakmak istemiyorum.
Bana bu fırsatı verdiğiniz için de ayrıca sizlere teşekkür ederim” dedi.