Bugun...
İnancın En Güzel Tarihi


Cüneyt ALPHAN GÜNEŞ DOĞARKEN
 
 
facebook-paylas
Tarih: 10-07-2021 00:17

Üç bilimi adamı ve aynı zaman da ilahiyatçı olan, “İnancın”, “aşkın”, “insanın”, “tarımın”, “hayvanın” ve “genin” en güzel tarihini birlikte yazan Jean Bottero, Marc-Alain Quaknin, Joseph Moingt (aynı zaman Katolik ilahiyatçı) yazdığı “İnancın En Güzel Tarihi” adlı kitabından söz etmek isterim.

Hiç şüphesiz ki üç milyonluk dünya, yüz bin yıllık insanlık ve üç binlik dinler tarihiyle ilgili bugüne kadar belki milyonlarca kitap, araştırma ve bilimsel yazılar yazılmıştır.

Aynı zamanda bir Hıristiyan olan Filozof Thomas Hobbes’in; “Ben laboratuvarın kapısı önüne gittiğimde bütün inancımı kapı önünde bırakırım” dediği gibi, bilimsel ve tarihsel konularda inanç ve önyargılarımızı kapı önüne koymalıyız.

Kitap daha çok Yahudilik ve Hıristiyanlık üzerinde durmaktadır.

Kitapta “Juadizm” yani Yahudilikte metinlerin gizli anlamlarını arayan “Batıni” geleneğini anlatan “Kabala” nın olduğunu, Soykırım kelimesinin karşılığı “(şoah)” olduğunu belirten kitapta Hz. İsa (a.s)’ın neden kendi geleneğinden ve halkından koptuğunun sorusuna da cevap bulmaya çalışıyor.

İlk olarak “Tek Tanrı” inancı olan “monoteizm” in MÖ 13’üncü yüzyılda, 1280’le 1250 arasında olduğu, ilk Tanrı isminin “Yahve” olduğunu, Hz. Musa (a.s)’ın dili olan İbranice de “Yahve” nin “olmak”, “var olmak” anlamına gelen fiilin şimdiki zaman çekiminin eril tekil üçüncü şahsı gösterildiğini belirtilmektedir.

Buna göre “Yahve” demek, “O vardır”, “O orada hazır ve nazırdır” demektir.

“Bir Tanrıcılık” inancını ifade eden “henoteizm”in gelişme sürecini de anlatmaktadır.

İngilizce İncilin karşılığı “Bible” dır.

Yunanca da ise; “ta biblia- kitaplar”, “tomarlar” ve birçok yazıyı, birçok kitabı kapsayan derleme demektir.

M.Ö 9’üncü yüz yıl da Tanrı’nın ismi Yahve adı ile anılır. Daha sonra İbranice de Tanrı’nın ismini ifade eden “Elohim” kelimesiyle kullanılmaya başlanılır.

Burada bir parantez açayım; Gordon Child’in yazdığı “Kendini Yaratan İnsan” adlı kitabında MÖ 2000’li yıllarda Mezopotamya da Kürt köylerine rastlanıldığını ifade ederken Zazaların Tanrı’ya “Homa” dediğini de aktarmaktadır.

M.Ö 8’üncü yüzyıldan itibaren, güçlü ve karşı durulmaz Asurluların giriştikleri fetih savaşları bütün şiddetiyle İsrail krallığının üzerine çöktüğünü, MÖ 587 Babil kralı 2’inci Nabukhodonsor’un Kudüs’ü kuşattığını, aldığını ve yakıp yıktığını, birçok İbrani’yi öldürdüğünü, en seçkin 4500 kişiyi Mezopotamya’ya sürdüğünü anlatır.

Yahudiliğin “Tek Tanrıcı” bir din olduğunu, gerçek kurucusun “ Esdras” olduğunu, Esdras’ın hem bir din adamı hem de bir edebiyatçı olduğunu da ifade eder.

Yahudi inancına göre Tanrı dünyayı yazılı metinle yaratmıştır.

Kutsal kitap olan Tevrat’ın dokunulmazlığıyla ilgili;

“Bir harf eklemek ya da çıkarmak, dünyayı tahrip etmek olur.”

Midraş’ın “yorum-tefsir” anlamına geldiğini, Yahudiliğin “Tanrı” dan çok, ondan bahseden metinle ilgilendiğini, Sina’dan inen vahyin bir metin olduğunu, kitabın harflerinde ve kelimelerinde yazıya geçmiş olan Tanrı’nın kendisi olduğunu, İbrani alfabesinin sadece ünsüzleri kapsadığını, yazılı sözcüklerin de sadece ünsüzlerden oluştuğunu aktarır.

Kitapta, dünyanın harflerle yaratıldığını, harflerin tanrısal bir güce sahip ve aynı zamanda Tanrı’nın bir parçası olduğunu, Kabalacılar için; “Tevrat’ın bütünü, ilk harfinden son harfine kadar, Tanrı’nın büyük bir adından ibarettir” inancının egemen olduğunu aktarmaktadır.

Tarihin ne olduğuyla ilgili şu tespitte önemlidir.

Tarih, tekerrür değil, “buluş” ve “yeniliktir.”

Son derece dolu olan kitapta düşünce ve ifade özgürlüğüyle ilgili 19’üncü yüz yılda Polonya’da geçen şu fıkrayı da sizlere aktarmak isterim.

Yoksul bir kadıncağızın birinden alacağı varmış. Borçlusu borcuna karşı kadına bir tavus kuşu vermiş. Hiç böyle kuş görmemiş olan kadın, bu hayvanın “kaşer” mi, Yahudi yasasına göre yenilebilir olup olmadığını sormak üzere hahama gitmiş.

Haham şöyle cevap vermiş.

Haham; “Babam, Büyük Rabbi Yankel hep bu hayvanın “kaşer” olmadığını söylerdi.”

Kadın; “Öyleyse ben bu kuşu ne yapayım?”

Haham; “Benim kümese bırak, ben ilgilenirim. İstediğin zaman gelip alırsın.”

Böylece tavus kuşu hahamın kümesine konmuş; kadın düzenli olarak gelip kuşunu ziyaret ediyormuş. Derken bir gün kümesin önüne gelince ne görsün?

Kuş yok!

Hemen hahama koşmuş:

“Rabbi! Rabbi! Benim kuşuma ne oldu?

Hahahm; “Senin kuşun mu? Ne kuşu? Ha, şu tavus kuşu… Ben onu yedim.”

Kadın: “Ne, yedin mi? Ama baban büyük Rabbi Yankel tavus kuşunun kaşer olmadığını söylermiş, öyle demiştin!”

Haham; “Doğru, ama tavus kuşları hakkında babamla benim görüşlerim hiç uyuşmamıştır ki!” der.

Okumayla ilgili şu tespitte kayda değerdir.

“Okumak” en yüce tapınma biçimidir. Bir tür “üst ibadettir.” İbranice de “dost”, önce “okumada da dost” demektir.

Yahudilerin atasözleri: “Eski giysinin üzerine yeni kumaştan yapma yapılmaz.”/ “Eski tuluma yeni şarap konmaz.”



Bu yazı 1609 defa okunmuştur.

YORUMLAR

Henüz Yorum Eklenmemiştir.Bu Haber'e ilk yorum yapan siz olun.

YORUM YAZ



YORUM YAZ

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

HABER ARA
SON YORUMLANANLAR HABERLER
ÇOK OKUNAN HABERLER
VİDEO GALERİ
FOTO GALERİ
GÜNDEMDEN BAŞLIKLAR

Haber sitemizi beğendiniz mi?


YUKARI