Bugun...
Hatırlanacak Gibi Değil Ama Unutulacak Tarafı da Yok!


Mustafa Sabri Beşer Misafir Kalem
 
 
facebook-paylas
Tarih: 29-02-2016 22:20

Bir 28 Şubat daha geride kaldı. 19 sene geçti üzerinden 1000 yıl sürer diye övülen göklere çıkarılan post modern darbenin.

Ben Türkiye'de ki Müslümanların ahvalini 28 Şubat öncesi ve sonrası diye değerlendirmeyi doğru bulanlardanım.

28 Şubat öncesinde, Müslümanlar diye genel hatlarıyla nitelendireceğim mütedeyyin insanların, ezildikleri, sömürüldükleri, ikinci hatta üçüncü sınıf vatandaş muamelesi gördükleri dönemlerdi.

İş yerinde namaz kılan birisinin, namaz kılmasını bırakın sadece orucunu tutan birisinin oruç da tutmasını bırakın, annesi örtülü olan birisinin ikinci sınıf vatandaş olarak muamele görmesi horlanması çok alışılagelen durumlardı.

Keskin bir öfke hali ile Müslümanlar horlanıyor, dini yaşamlarına şedit bir baskı uygulanıyor.

Evin içerisine ve kalplere hapsedilmiş bir dinin haricinde hayata temas eden sosyal yaşamda görünür olan hükümler kabul edilmiyordu.

Hatta cezaî işlemlerle hayat hakkı bile tanınmıyordu bu hükümlere.

İslâm ve dini değerler öyle bir algı ile akıllara yerleştirilmişti ki Müslüman olmaktan utanılan günlere gelmiştik.

28 Şubatla birlikte ve hükümlülükleri devam eden samimî ve gayretli olmaktan başka bir suçları olmayan yüzlerce masum hala ceza evlerinde tutuklu.

Akşamları dini sohbet yapıyor olmak ve bu alanda çalışmalar içerisinde olmak yeterli idi ve cezası ağırdı.

Bilen biliyor…

Sonrasında o ağır günlerin ardına Allah hükümet etme yetkisini Anadolulu bir vatandaşın eline verdi. Müslümanlar birçok alanda nefes almaya başladılar.

Rahatladılar…

Gevşediler…

Ama ters giden bir şeyler olmuştu bu süreçte. Bu rahatlık ortamı ile gevşeyen Müslümanların sayısı hızla artarken karşı cenah diye nitelendirdikleri kimselerden de farksız bir hayatı yaşamamaya ve düşünmemeye başladılar.

Mutasyona uğramış bir canlıya dönüştüler, dönüştük, dönüşüyoruz.

Sadece görünürde kimlikler farklı. Münafık bir nesil türedi. Münafık temayülünde zihinler.

Öyle bir zamana ulaştık ki Müslüman gibi görünen ama yaşamı, tarzı, kimliği ile Müslüman demeye bin şahit isteyen kitleler var artık.

Fazlasıyla zengin, fazlasıyla gösterişli, fazlasıyla israf eden, fazlasıyla öteki…

Mümin olmanın zor olduğu günlerde elimizde olan bir samimiyetimiz vardı. Zor günlerdi belki ama yokluk günlerinde yüreğimiz dipdiri, omurgamız daha bir sağlamdı…

Ne oldu da bu hale gelindi?

Maddî güç müdür bizi bu hale koyan bilemiyorum. Bildiğim bir şey var ki o da zamanla Müslümanların ciddî anlamda savruldukları…

Ne kaldı elimizde kalan dönüp bir bakalım.

Merhamet, tevazu, fedakârlık, vefa…

Salt gençlik günlerine, o heyecana duyulan bir özlem değil bu. Elimizdeki kayıpların bakiyesi aslında…

Hiç mi iyi şeyler olmuyor diye de düşünebilirsiniz lâkin bozulmanın şiddeti o kadar fazla ki bunlara odaklanıp kendimizi kandırmaktan korkuyorum.

En azından aslımıza, özümüze bizi biz yapan değerlerimize vefalı olmak gerektiğini düşünüyorum.

Elimizde kalanları iyi savunamaz isek öyle sanıyorum savunmamız gereken hiç bir şeyimiz kalmayacak.

twitter.com/msbeser
facebook.com/msbeser

[email protected]



Bu yazı 4714 defa okunmuştur.

YORUMLAR

Henüz Yorum Eklenmemiştir.Bu Haber'e ilk yorum yapan siz olun.

YORUM YAZ



YORUM YAZ

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

HABER ARA
SON YORUMLANANLAR HABERLER
ÇOK OKUNAN HABERLER
VİDEO GALERİ
FOTO GALERİ
GÜNDEMDEN BAŞLIKLAR

Haber sitemizi beğendiniz mi?


YUKARI