Bugun...
SEVMEK BENZEMEKTİR


Ali ÖZKANLI EĞİTİMCİ GÖZÜYLE
 
 
facebook-paylas
Tarih: 15-04-2017 18:10

Asr-ı Saadet’ten tablolar geliyor gözümün önüne… Mekke’den, Medine’den, Taif’ten… Peygamber (s.a.v) Efendimiz ’in o ruhlara huzur, gönüllere sürur veren hayatından kesitler ve O’nun gökteki yıldızlar kadar seçkin ashabından modeller…

 

Öyle dehşetli bir asırda yaşıyoruz ki insanlar şaşkın. Örnek alınacak, model olacak kimse yok gibi. Çocuklarınsa sahte kahramanlarla süslü hayalleri…Biz Müslümanız çok şükür. Böyle şaşkın olmamalıyız. Yolumuzu aydınlatacak, bize misal olacak o kadar çok yıldızlarımız var ki tarihimizde… Hangisine tutunsak yolumuzu buluruz.

 

Hz. Hatice geliyor ilk aklıma. En sevgilinin, ilkgözdesi. İlk eş, ilk Müslüman, ilk model. Efendimiz ‘in en zor zamanlarındaki en büyük desteği. Önemli olan da bu değil mi? Evliliği geliyor gözlerimin önüne. Kendisi kırk yaşında, iki evlilikten dul kalmış, iki çocuklu bir kadın.

 

Çok akıllı ve zeki idi. Aynı zamanda da yüksek bir ahlak ve feraset sahibi. Mallarının ticaretinde görevlendirdiği Muhammed (s.a.v) isimli genci her yönüyle çok beğenmiş ve takdir etmişti. Bütün zamanların en mükemmel insanıydı. Her devirde, insanların sevdiği, örnek aldığı; yaşantısını, ahlakını, sünnetlerini uygulamağa çalıştığı yüce bir insandı. Daha o zaman anlamıştı bu dünyanın gidişatını tersine çevirecek biri olduğunu…

 

Teklifi kendisi götürdü ilk, bütün ayıplamaları arkasında bırakarak…

 

Kâinatın Güneşi, onunla evlenmek isteyen bir sürü genç kız varken, kabul etti kırk yaşındaki kadını zevceliğine. Henüz yirmi beşindeydi bu dönemde. Ahlakını ve ferasetini beğenmişti.

 

Varını yoğunu İslâm’a adamış, en zor günlerin gönüllü taliplisi olmuş. O yaşta beş çocuk vermiş eşine ve en güzel ahlakla yetiştirmiş Gül’ün güllerini…

Ya genç kızlar, hanımlar? Kaçımız Hatice (r.a) gibi olma yolundayız.

 

Bir Bilal’imiz vardı hani... Sıcak bir günde kızgın kumlar üzerine serilmiş bir beden ve üzerine taşlar bastırılmış. Türlü işkencelerle dininden döndürülmeğe çalışan siyahi bir köle var şimdi sahnede. O imanlı köleyi, bütün malını vermek pahasına da olsa efendisinden satın alıpazat eden bir sahabe.

 

Şimdi de asrımızdan bir sahne: Filistin! İnancı uğrunda katledilen, işkence gören insanlar, babasız kalan yetim çocukların haykırışı ve bu haykırışa, kulağını sıkı sıkı kapatmış bir dünya Müslüman. Afrika’da açlıktan kırılan insanlar ve dünyanın çeşitli yerlerinde tıka basa yiyen, artanı da çöpe atan bir sürü insan…Birkaç kuruş menfaat ya da dünyevi mertebe uğruna dinini satan, tavizli fetvalara imzalar atan, apaçık farzları ve haramları kafasına göre yorumlayan, kenarından köşesinden yontarak değiştirmeye çalışan diplomalı din adamları.

 

Hani sevmek benzemekti? Hani nefisle savaş en büyük cihattı? Hani Rabbim neyi emretmişse, neyi yasaklamışsa amenna ve saddakna, şeksiz şüphesiz, itirazsız inandık ve itaat etmiştik? Habeşli siyahî bir köle bile olsa, Rabbim imanına ve takvasına bakıyor. Kalplere değer veriyor. Oysa bizim değerlerimiz ne çok değişmiş. Şöhret, mal, makam, güzellik. Her şey ne çok kirlenmiş şu ihtiyar dünyada.

 

Bir Hz. Ömer vardı bir zamanlar. Bir ağacın altına uzanmış yatıyor. Bir Bedevî de gelip başına dikiliyor ve gayet laubali bir tarzda Emir-il Müminin’i aradığını söylüyor. Ömer (r.a) bir kalkıyor ayağa ki üstü, başı toz içinde, üzerinde eski bir elbise. Ama o ne heybet ne vakar. Bedevî irkiliyor, bir adım geri kaçıyor ürpertiden. Müminlerin Emiriydi Ömer (r.a) halifeydi, yani devlet başkanı. Eski ve tozlu elbiseler

içinde. Ama O’nu görünce şeytan yolunu değiştirirdi korkusundan, bunu kendisi itiraf etmişti. Öyle korkardı ki Rabbinden, “Fırat kıyısında bir topal keçi kaybolsa, korkarım ki vebali Ömer’i bulur.” diye kaygılanır, geceleri sırtında çuvallarla fakir fukaraya nafaka taşırdı.

 

Sevmek benzemekti o zamanlar. Ve onlar sevdiklerine benzemek için yarışırdı. Allah ve Resulü idi Onların sevdikleri… Uhud Savaşı’nda hepsi O’na benzemişti ve şehit düşen her sahabeyi O sanmıştı müşrik taifesi.

 

Bir Musab Bin Umeyr (r.a) vardı. Oraların en zengin ailesinin çocuğu ve en yakışıklı gençlerinden biri. Çok güzel giyinirdi İslâm’a girmeden önce. Uhud’da şehit düştüğünde ise üzerine örtecek bir elbise bulamamışlardı. Bir hırka vardı sadece, başını örtseler ayakları; ayağını örtseler başı açıkta kalırdı.

 

Sevmişti ve benzemişti. Sevdiğini koruyabilmek için canını vermişti. O kadar ihlâsla vazife bilmişti ki bunu, bir kolu kesilmiş, diğer koluyla; o da kesilince göğsüyle mücadele etmişti. Ve cansız düştüğünde bedeni görevini bir melek devralmıştı O’nun kılığına girerek.

 

Peki, biz neleri feda ettik sevdiğimiz uğruna? Önce sevdik mi benzeyecek kadar?

 

Ve bir Hind Bint-i Amr vardı. Kardeşini, oğlunu ve eşini şehit vermişti Uhud Dağı’nda. Ama O Resulullah’ın yaşadığını duymak istiyordu. O’nu herkese tercih ediyordu. Onlar öncüleriydi bu davanın. Önderleri ve örnekleri. “Nereye gittiğini bilen insanın önünden dünya bir kenara çekilir.” Onlar dünyanın peşinde koşmuyorlardı, bu yüzden dünya onların peşindeydi. Bir avuç hurma da olsa ellerindeki, paylaşıyorlardı. İnandıklarından asla taviz vermiyorlardı. Çünkü sevmişlerdi. Ötelere sevda çekmişlerdi.

 

Ya bizler nelere sevda çekiyoruz?

 

Seviyor muyuz yeterince?

 

Benziyor muyuz?

 

Ya da en azından gayret ediyor muyuz?

 

Efendimiz (s.a.v) “Ashabım yıldızlar gibidir, hangisine uyarsanız yolunuzu bulursunuz.” buyuruyor.

 

Bizler o kadar karanlık gecelerde kalmışız ki yıldızlara bakmak aklımıza gelmiyor. Yolumuzu aydınlatmaya yetecek ışık onlarda.

 

Rabbim bizleri Onlar hürmetine mağfiret etsin. Onları bize dünyada ve ahirette şefaatçi eylesin. Feyiz ve bereketlerinden istifade ettirsin. Âmin…

 

***



Bu yazı 3548 defa okunmuştur.

YORUMLAR

Henüz Yorum Eklenmemiştir.Bu Haber'e ilk yorum yapan siz olun.

YORUM YAZ



YORUM YAZ

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

HABER ARA
SON YORUMLANANLAR HABERLER
ÇOK OKUNAN HABERLER
VİDEO GALERİ
FOTO GALERİ
GÜNDEMDEN BAŞLIKLAR

Haber sitemizi beğendiniz mi?


YUKARI