Hayatımızın dönüm noktası dediğimiz zamanlardan biri de evliliğimizdir.

Evlilik üç heceden oluşan bir kelimedir ve onu sağlam tutan üç halka vardır; “Sevgi- saygı ve güven”

Bu halkalardan birinin sekteye uğraması, evliliklerde depremleri meydana getirebilir.

Mahkemelerdeki boşanma davalarının artması, dikkate değer bir durumdur.

“Şiddetli Geçimsizlik” diyerek bir çırpıda yıkılan yuvaların enkazı altında kalan en önemli kişi ve ya kişiler maalesef çocuklardır.

Boşanma kadın ve erkeğin ruhlarında belli bir darbe bıraksa da en yıkıcı darbeyi çocuklar almaktadır…

Evlenecek kişiler öncelikle bir yuva kurma yetisine sahip olmalıdırlar. Buradan anladığımız, ev, mal, mülk değil, o sorumluluğu kaldırabilecek olgunluğuna sahip olabilmeleridir.

Genç kızların birçoğunun tahsil yapma sebeplerinden biri “Ben ekonomik özgülüğümü elde edeyim de elin oğlunun parasına muhtaç olmayayım” düşüncesidir. Birçok anne de bu görüşü savunarak, “kızım ezilmesin” diye düşünür.

“Ezmek ve ezilmek”, peki bizde bu düşünceler ne zaman vuku bulmaya başladı?

Modern dünyanın lüks ihtiyaçlarını, hırsımıza kurban etmeye başladığımız zaman…

Anneler, kızlarının eğitimi ile meşgul olurken onlara sadece kariyer sahibi olmaya hedeflediler. Ev hanımlığına ait görgü ve terbiyesini biraz es geçtiler. Bu dünyada paradan daha önemli olan duyguların varlığını ötelediler. Sadece para ile saadet olunamayacağını, eğitimlerini ileriki hayatta mutlu bir evliliğin temel taşlarını oluşturması gerektiğini anlatmadılar.

Bütün kız ve erkeklerin okumasını, kendini en iyi şekilde yetiştirmesini yıllardır savunan bir insanım çünkü vatana, millete layık birer evlat yetiştirmenin temel ilkeleri burada yatmakta. İnce ve keskin çizgi ise kariyerin manevi değerlere tercih edilmesi durumudur.

Bir kadın, erkeğe verilen en büyük hazine ve emanettir. Bu emaneti en iyi şekilde korumalı ve muhafaza etmelidir. Onu sevgisi ve ilgisiyle sarıp merhametiyle kucaklamalı, çocuklarının annesi olan bu hanımı gönlünün sultanı yapmalıdır. Acıyı da mutluluğu da birlikte paylaşmalı, evine geldiğinde kalbi huzur ile dolmalıdır.

Bir hanımefendi ise onu bir eş bir yar olarak görmeli, sadakatini, saygısını, sevgi ve muhabbetini eksik etmemelidir. Allah’ın rızasını gözeterek onun en büyük destekçisi, sığınacağı bir liman olması gerekmektedir. Eşine karşı hoşgörülü ve narin olmalıdır. Çalışan bir hanım dahi olsa birlikte paylaşılan bir hayatın ortak noktası olmalıdır. Benim param, benim hayatım tarzı yaklaşımlar, evliliğin kırılma noktası olacaktır.

Bir kadın, eşine destek olmak için çalışıyorsa bunu erkeğinin onurunu kıracak bir şekilde onun yüzüne vurmamalıdır çünkü bunu kendi rızası ile yapmaktadır. Beyefendi ise eşinin bu desteğini takdir etmeli ona her şekilde destek olmalıdır.

Mutlu bir evlilik, hiç sorunu olmayan güllük gülistanlık bir evlilik değildir. Dalgalı zamanlar mutlaka olacaktır. Önemli olan bu dalgada gemiyi terk etmeden en iyi şekilde kullanabilmektir.

Mutlu ve huzurlu yuvalarda gül ekip gül biçebilmek duasıyla…