Bugun...
Eski HDP’li Ayhan Bilgen:Silahlı Mücadeleyle Talep edilenler Arasında Uçurum Var


Cüneyt ALPHAN GÜNEŞ DOĞARKEN
 
 
facebook-paylas
Tarih: 20-12-2021 00:34

Son günlerde Türk siyasetinde tartışılan önemli figürlerinden biri de HDP’den istifa edip yeni parti kurma hazırlığına girişen HDP eski Grup Başkanvekili Ayhan Bilgen’le yaptığım röportajın ana başlıklarını sizlerle paylaşmak istedim.

İlk defa görüştüğüm Bilgen’den, HDP’den ayrılmasından ötürü aldığı tepki/tehditler ve yaşadığı yoğunluktan ötürü de, ürkek bir güvercinin ruh halini de hissettim ama yanılabilirim.

Son derece sıcak ve içtenlikle beni karşılayan Bilgen’le mutfakta beraber çay doldurduk. Kibar ve naif bir kişiliği vardı.

  “Hocam, nelerle uğraşıyorsunuz?” sorusuna, uzmanlık alanımı soruyorsanız, bulaşık yıkıyorum, yemek yapıyorum, eh arada bir gazetecilik, gelirse de özel İngilizce dersini veriyorum. Fişlenmekten ötürü 28 Şubat Davası ile TRT World hakkında açtığım davayı da bekliyorum deyince güldü.

        Yalnız şunu da hatırlatayım; 1996 yılında Diyarbakır Can Tv programıma baskın düzenleyip yargılanmama, fişlenmeme sebep olan Emniyetin, Başbakan Erbakan’ın makamına verdiği bilgiye göre, dönemin HADEP İl Başkanı Abdullah Akın’ın aranmasından ötürü baskın düzenlediği de iddia edilmişti. Ne kadar doğru bilemem…

       Yeni bir siyasi platforum ve parti hazırlığı içinde olan Ayhan Bilgen’e sorduğum sorularıma, Bilgen’in çok dikkatli, temkinli ve manevralı cevaplar verdiğini de söylemeliyim.

       Bilgen; kimlik siyasetini yadırgamadığını, bir kimliğin inkâr edilip yok sayılmasından sonra doğacak tepkileri/yansımaları anlayabildiğini ancak bunun sorunu çözemeyeceğini ifade ederek; Türkiye’de statükoyu besleyen bir kimlik çatışmasının olduğunu, ihtiyaç duyulan şeyin değişim olduğunu, kimlik siyasetinden ziyada ortak paydada hak temelli bir siyasetin gerekli olduğunu söyledi.

       Türkiye’de pek çok kimliğin çeşitli vesilelerle baskıya maruz kaldığını ancak Kürtlerin daha çok baskıya maruz kaldığını, Kürtlerin örgütlü ve mücadele ettikleri için artık dünyada bile Kürtlerin varlığının tanınıp kabul edildiğini ifade eden Bilgen; HDP’nin ne olduğuyla ilgili şu tespiti yaptı. ,

       “HDP, farklı kimliklerin bir araya gelerek birlikte yürüttükleri bir mücadeledir” dedi.

        Birleşik Bağımsız Kürdistan talebinden, Ekolojik Toplum Modeli, en son Demokratik Cumhuriyet modelinin talep edildiği ve PKK’nın veya HDP’nin her modeli için de çok kan döküldüğünü ve bedel verildiğini hatırlatmam üzerine de Bilgen şunları söyledi.

       “Evet, pratikte sorunlar var. Örneğin 7 Haziranda herkesi HDP’lileştirmeye çalışmasaydık belki bu sorunu ortadan kaldıracaktık. Bütün silahlı örgütlerin farklı komplikasyonları vardır. Kesin hüküm verecek durumda değilim. Silahlı mücadeleyle talep edilenler arasında bir uçurum olduğu kanısındayım. Eğer talebiniz bağımsız bir devletse, bu dünyanın her yerinde tarihin her yerinde bu ancak silahlı mücadeleyle olur.

        Ama bu coğrafya da bir karış toprak için akrabalar birbirlerini öldürürken, siz ülkenin bir yerinde başka bir otorite, başka bir yapılanma isterseniz doğal olarak bu çatışmaya sebebiyet verir.

         Eğer demokratik siyasetin talebi demokratik cumhuriyet ise bunun silahla çekilmesi engellenmelidir. Irak, Suriye ve İran’daki ortamlar başka ortamlardır. Türkiye koşullarında bir netliğe ihtiyaç var. Bu durumda demokratik siyasetin pozisyonlarını tartışmalıyız. Bunu da toplumla inşa etmek durumundayız” dedi.

       Bir tarafının Zaza diğer tarafının Türkmen olduğunu belirten eski HDP’li Bilgen’e; o halde bütün bu savaşın sebebi Kürtçe’nin resmi dil olması mıdır? Sorum üzerine; dil hakkının evrensel bir hak olduğunu; bunun çözümü için dünyanın her yerinde farklı çözüm ve farklı formüllerin geliştirildiğini, bu talebin yerine getirilmesi için silahla şartlı olarak ele alınmasının sorunlu olduğunu, silahın başka bir sorun, ana dil hakkının ise başka bir sorun olduğunu kaydetti.

      Bilgen’e; PKK’nın öldürdüğü siviller için HDP’nin neden karşı çıkıp kınamadığıyla ilgili sorum üzerine de; eğer sizin amacınız devlet değilse, demokratik hakların silahla çözülmeyeceğini, Türkiye siyaseti üzerinden silah gölgesinden çıkmak gerektiğini ancak bunun nasıl olacağı konusunda anlaşmazlığın olduğunu ifade etti.

     İşlenen sivil cinayetlerle ilgiliHDP’nin neden karışmadığına gelince;

     HDP’nin bu devletle örgüt arasındaki bir sorun olarak kabul ettiğini, buna HDP’nin gücü yetmeyebileceğini, buna kimsenin diyebileceği bir şeyin olamayacağını ancak   HDP’nin sorumluluk anlamında topu taca atmaması gerektiğini, sorumluluğun kimseye atılamayacağını ve sivillerin öldürülmesiyle ilgili net tavır alınması gerektiğini söyledi.

        Demokratik siyasetin silaha yer bırakılmayacak şekilde sorumluluk alması gerektiğini ancak buna kendisi de dahil HDP’nin yapamadığını belirten Bilgen; Kürtlerin hak arama mücadelesinin zeminin demokratik siyaset zemini olması gerektiğinin altını çizdi. Bilgen; şu uyarıcı ve ilginç tespiti de yaptı.

      “Eğer siz gücünüzü silahla göstermeye kalkarsanız o zaman başkaları da daha güçlü silahlarla size gücünü göstermeye çalışır. O zaman hiçbir şeyden şikâyet etmeyeceksiniz. İla nihai olarak silahla mücadele olmaz, belli bir süre sonra silah araç değil amaç haline gelir” dedi.

      Kamuoyunun gerçekten HDP’nin demokratik haklar mı yoksa bağımsız bir Kürdistan devlet mi istediği konusunda kesin bir kanaat sahibi olamadığını, gerçekten HDP ve PKK’nın ne istediğiyle ilgilim sorum üzerine de Bilgen şu tarihsel hatırlatmayı yaptı:

     “Yüz elli yıl önce Orta Asya’dan; Kafkasya’dan; Balkanlar’dan buraya gelenler, bugün hala oralarla duygusal bağlarının olması anlaşılabilir bir şey, dolaysıyla, Kürtlerin de, dolaysıyla kendi tarihlerinde aldıkları bir duygu dünyaları var. Bir de gerçeklik var. Türklerle Kürtler arasında iç içe geçmişlik var. Evlilikler var. İnsan olarak ortak payda da yeni bir ortamı inşa etmeliyiz.

      HDP’nin içinde devlet isteyenler de vardır, bu anlaşılabilir ama HDP kurumsal olarak kamuoyuna deklare ettiği programında yazılan siyaset, Türkiye içinde, sizin sözünü ettiğiniz Milli Misak-i sınırları içinde birlikte haklar, demokrasi eksenli bir siyasettir. Bu siyasetin çözüm olacağına inanıyorum ama gereğinin yapılmadığına inanıyorum, algının esiri olduğuna inanıyorum.

     HDP’nin kamuoyunu ikna edecek güçlü argümanları ortaya koyması gerekiyor. Ben elimden geleni yaptım ama gücüm bu kadarına yetti” dedi. Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Özdağ’ın Barış sürecini PKK’nın bozduğunu, Ceylanpınar’da iki polisin öldürülmesi olayını PKK’nın gerçekleştirdiğini, ancak dünyada hiçbir örgüt hiç kimseyi uykuda öldürmediğini düşünen PKK’nın dünyaya rezil olmamak için bu cinayeti inkâr ettiğini hatırlatmam üzerine Bilgen; barış sürecinin bozulmasında herkesin payının olduğunu, tarafların birbirlerine güvenmediğini söyledi.

     Bilgen’e, neden parti kurma ihtiyacını hissettiniz? Hatta kimi iddialar, HDP’nin kapatma olasılığına karşı sizin önlem aldığınızı iddia edenler var. Kimi iddialar da sizin derin devlet adamı olduğunuzdur. Ne düşünüyorsunuz? Diye sordum.

     Ayhan Bilgen;” sağlıklı bilginin işlemediği toplumlarda bu yaygın hastalıklı bir soruna dönüşür. Ben geçmişimi hiç saklamadım. Toplumsal mücadele, insan hakları alanında mücadele ettim yıllarca. Evrensel Gazetesi ve Özgür Gündem Gazetesi’nde yazılar yazdım, gazetecilik yaptım. Bir komplo teorisini kurmaya gerek yok. İnsan hakları alanına girdikten sonra Kürt sorununu öğrendim. Ne olduğumu ispatlama mükellefiyetinde değilim, yaptığım işlerin de arkasındayım. Neye inandıysam öyle savundum-yazdım. Ayrıca parti kapatma davasında siyasi yasak getirilmesi istenen kişilerden biri de benim. Mutlaka parti kurma hevesinde kendimi hissetmedim ama siyaset tıkandı. Yozlaşma, çürüme, güvensizlik, yeni bir tarza yeni bir dile ihtiyaç var, bu konuda netim. Adım adım gitmekten yanayız. Doğru aktörlerle yol çıkar, ihtiyaç duyar, olursa olur. Başka partilerden de teklifler de aldım ” dedi.

     Ak Parti Hükümeti ve yaşanan krizlerle ilgili de, Bilgen;

    “Genelde bu konuda Abdülhamit benzetmesini yapıyorum. Aydınlar vs. herkes istibdat giderse sorun çözülür, çünkü bütün sorunlar ondan kaynaklıyor diye düşünüyorlardı. Ama Abdülhamit gitti yerine İttihat-Terraki geldi. Sürgünler bitti, infazlar başladı. Bir şeyi ortadan kaldırdığınızda yerine daha iyi bir şey konulmalı. Kişilere endeksli olmaz ülkenin kaderi” dedi. Bana geniş zaman ayıran ve hiçbir sorumu yanıtsız bırakmayan Sn. Ayhan Bilgen’e teşekkür ederim...



Bu yazı 555 defa okunmuştur.

YORUMLAR

Henüz Yorum Eklenmemiştir.Bu Haber'e ilk yorum yapan siz olun.

YORUM YAZ



YORUM YAZ

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

HABER ARA
SON YORUMLANANLAR HABERLER
ÇOK OKUNAN HABERLER
VİDEO GALERİ
FOTO GALERİ
GÜNDEMDEN BAŞLIKLAR

Haber sitemizi beğendiniz mi?


YUKARI