Bazen kendimi, birilerine açarsam (büyük ihtimalle) bir daha yüzüme bakmamalarına sebep olacak düşüncelerin arasında boğulurken buluyorum ve nefesim o kadar daralıyor ki bir anlığına, sadece bir saniyeliğine bu çılgın sese uymak, onun bedenimi ele geçirmesine izin vermek istiyorum. Ancak kazanan ses anneminki oluyor çoğunlukla.
Bu sabahta aynısı oldu. Ben de her zamanki gibi göz devirdim kendimce fakat buna rağmen uydum o sinirli sese. Neden mi? Çünkü bu dünyanın kuralları var ve bu kurallara uymayanlardan sadece fazlaca şanslı olanlar yaşamını devam ettirebilir. Gerçi bu kurallara uyanların devam ettirdiği şeye yaşam denir mi emin değilim. Eğer yaşam bu kurallara uyanlarınkiyse kurallara uymayan fazlaca şanslı kişilerinkine yaşam demem yanlış olur. Zaten yaşam dediğimiz şey aslında ne ki? Sağ olmakla yaşamak neden aynı şey kabul ediliyor? Yaşadığımı hissetmiyorsam ancak ölü de değilsem ne oluyorum?
Bu sorular gittikçe uzuyor ve aklımdan şu iki kelime çıkmıyor: yaşamak ve ölmek... Peki bu ikisinin arasına ne diyoruz? Demiyoruz. Sadece görmezden geliyoruz bu insanları. Zaten yeterince "sorunumuz" varken bir de bunla mı uğraşıcaz(!), değil mi? Bunun üzerine düşünecek vaktim yok o yüzden bir kenara atıyorum bunları. Yine oldu işte... Her şeyi ertelediğim gibi bunu da erteledim. Ertelemek sözcüğü altında hayallerimi, duygularımı, hüzünlerimi nasıl tek çırpıda bir kenara attıysam işte tam şu anda da bunları, bu her zaman aklımda dönen ve gerçek benliğimin yansıması olduğunu sandığım düşünceleri de bir kenara atıyorum. Çok uzun sürmeyecek, tekrardan zihnime akın edecekler ve ben yine karşı koyamayacağım bu döngüye...
Belki de şikayetçi değilimdir bundan, aslında şikayetçi de olabilirim, hangisi? Bilmiyorum. Artık sıkıldım bu kelimeyi kullanmaktan, artık emin olmak istiyorum. Bundan sonra biraz zor gibi... Çünkü bu son... Son kez bu düşünceleri deşiyorum. Bundan sonra da kurcalayacaklar aklımı ancak bu sefer sadece oluruna bırakacağım. Çabalamayacağım. Kulağa gülünç gelecek ancak ne için çabalamayacağımı da bilmiyorum. Sadece rahat bırakacağım zihnimi ve sessizce düşüncelerin başıma üşüşmesini izleyeceğim. Kılım kıpırdamayacak ve o çok değerli(!) kurallara uyacağım.En azından deneyeceğim. Böylece daha "normal" ve "kabul edilebilir" birisi olabilirim belki. Böyle olursa zamanla düşünmeyi de yitiririm zaten.
Mutluluğu asla bulamayacağım ancak düşünerek de bulacağımı sanmıyorum. En azından normal birisi olarak mutsuz olurum, en azından kafam rahat olur, en azından uyum sağlarım. Evet, sonu da böyle yaptığıma göre daha fazla annemi kızdırmanın bir faydası yok, o da normal bir evladı hak ediyor sonuçta, değil mi? Ya sizce..?